Kuran’da ‘seneleri’ ifade etmek üzere birçok kelime kullanılmasına rağmen özel bir takvimden veya hangi takvim kullanıldığından söz edilmez. Ancak özel bir takvimden söz edilmemesi ya da hangi takvime göre yılların ifade edildiğinin belirtilmemesi, birtakım yıllardan bahsedilirken Kuran’ın indiği devirde Araplar tarafından kullanılan kameri takvimin her daim itibara alındığı manasına gelmemektedir. Nitekim Kuran’ın indiği devrin Arapları sadece kameri takvim kullanmalarına rağmen Kuran’da ibadetlerin vaktinin tayini konusunda yerine göre bazen dünyanın uydusu ‘Ay’ın bazen de Güneş’in hareketleri esas alınmıştır. Öte yandan Kehf suresindeki ‘Onlar mağaralarında 300 yıl kaldılar. Başkaları da buna 9 yıl eklediler.’ ayetinde ilginç olarak Ashâbu’l-Kehf’in mağaralarında kalış süreleri şemsi ve kameri takvimlere göre verilmiştir. Hatta ayette şemsi ve kameri her iki yıl sayısı arka arkaya verilirken beklenenin aksine önce, Kuran’ın ilk muhatapların kullandıkları kameri takvime göre değil, aksine olayı yaşayanların kullandıkları şemsi takvime göre yıl sayısı verilmiştir. Bu makale niçin Kuran’da hem kameri ve şemsi takvime göre yıllardan söz edildiğini bu bağlamda Kehf suresinde Eshab-ı Kehf’in kalış süresinin öncelikle şemsi sonrasında kameri takvime göre verilmesinin sebeplerini ilgili Kuran ve Tevrat ayetlerini yanı sıra eski medeniyetlere dair tarihi verileri mukayeseli bir şekilde kullanarak incelemeyi hedeflemektedir. Bu problemin çözümü ilgili ayetteki söz konusu zahiren tuhaf durumun izahı olması bakımından önem arz etmektedir.
Anahtar Kelimeler: Kuran, Takvimler, Zaman, Sene.